13 Ekim 2011 Perşembe

Memleket Seninle Gurur Duyuyor


Dağda Özgürce Yaşayan Bir İnek, Bir Beygir, Bir Eşek, Dağılıp İnsanların Arasına Karışarak Ne Yaptıklarını Öğrenmeye ve Beş Yıl Sonra Buluşmaya Karar Verirler. Her Biri Başka Yöne Yola Çıkarlar.
Beş Yıl Sonra Buluşma Yerine Önce İnek ile Beygir Gelir. 
İkisi de Perişan Bir Halde, Zayıflamış, Dişleri Dökülmüş, Kamburları Çıkmış, Adeta Çökmüşlerdi.

Beygir Sordu: “Nedir Bu Halin Be İnek?..”
İnek İç Çekerek Anlattı:
“Bu İnsanlar Merhametsiz. Beni Durmadan BirBirlerine Sattılar. Alan Sütümü Sağdı. Bir İnek Daha Varmış, Onu Yanıma Koyup Çifte Koştular, Aç Bıraktılar. Canımı Zor Kurtardım Be Kardeş…”

Sonra Beygir Anlattı:
“Benim de Ağzıma Bir Demir Parçası Geçirdiler, Ağzımı Açamadım. Üzerime Bindiler. O İndi Öbürü Bindi, O İndi Öbürü Bindi… Binmedikleri Zamanlar Zincire Vurdular… Belim Çöküp de Onları Taşıyamaz Bir Hale Geldiğimde Arkama Kocaman Bir Araba Bağladılar, Bu Sefer BirÇoğunu Birden Taşımaya Başladım. Ben Onları Taşıdıkça Kırbaçladılar. Canımı Zor Kurtardım Yav İnek Kardeş…”

Ve Uzaktan Eşek Gözüktü.
Eşek; Islık Çala Çala, Taşlara Tekme Ata Ata Geldi. Mutluydu.
Şişmanlamıştı, Tüyleri Parlıyordu, Gözlerinin İçi Gülüyordu, Üzerinde Lacivert Takımlar Vardı.
İnek ile Beygir, “Nedir Bu Halin, Neler Oldu” diye Merakla Sordular, Eşek Anlattı:
“Bir Memlekete Vardım, Birisi Bağırdıkça İnsanlar Onu Alkışlıyordu. Ben de Yüksekçe BirYere Çıkıp Bağırdım. Benim Bağırmamı Bilirsiniz, Duyan Benim Yanıma Koştu, Duyan Koştu. Onlar Geldikçe Ben Daha Çok Bağırdım…” 
“Sonra?..”
“Sonra Beni Başkan Seçtiler…”
“Yani Sen Başkan mı Oldun?..” 
“Evet BirŞey Yapmama Gerek Kalmıyordu, Ben Bağırdıkça Onlar "Memleket Seninle Gurur Duyuyor" diye Alkışladılar. Yiyecek BirÇok Şey Vardı. Ben İse Yedim ve Bağırdım, Yedim ve Bağırdım…”
“Pekiii… Senin Eşek Olduğunu Anlamadılar mı?…”
Eşek Yanıtladı: “Valla Yarısı Anladı Ama Diğer Yarısına Anlatamadılar…”

1 Ekim 2011 Cumartesi

Her İşde Bir Hayır Vardır

Soğuk Bir Kış Sabahı Sahilde Bulunan Küçük Bir Koydan Bir Balıkçı Filosu Denize Açıldı. Öğleden Sonra Büyük Bir Fırtına Koptu ve Gece Olduğunda Balıkçı Teknelerinden HiçBiri Limana Dönememişti.
Bütün Gece Boyunca Eşler, Anneler, Çocuklar ve Sevgililer Ellerini Ovuşturup, Kaybolan Sevdiklerini Kurtarması İçin Allah'a Yakararak Rüzgara Açık Kyıda Bir Aşağı Bir Yukarı Dolandılar.
Bu Berbat Durumda, Bir de Kulübelerden Birinde Yangın Çıktı, Erkekler Olmadığı İçin Yangını Söndürüp Kulübeyi Kurtarmak Mümkün Olmadı.
Ancak Gün Işıdığında, Herkesin Sevinçle Gördüğü Gibi Balıkçı Teknelerinin Tümü de Sağlam Olarak Limana Döndü.
Fakat, Orada Ümitsiz Bir Kişi Vardı ki. Bu Kişi Yangında Evi Kül Olan Adamın Eşiydi.
Kocası Karaya Çıkarken, Kadın Şöyle Bağırıyordu :
“Aman Allah’ım, Mahvolduk! Evimiz, İçindeki HerŞeyle Birlikte Yangında Kül Oldu!”
Adam İse, Kadını Şaşırtan Şu Sözleri Haykırdı :
"O Yangını Verene Şükürler Olsun! Yanan Kulübemizin Işığı Sayesinde Bütün Tekneler Yolunu Buldu ve Sağ-Sâlim Limana Döndük."

https://www.facebook.com/pages/BOSCHWHERE/161038390625062

Hacı Bektaş-ı Veli ve Mevlana'nın Hikâyesi

T.A.V.S.İ.Y.E.M.D.İ.R
Adamın Biri Kötü Yoldan Kazandığı Parayla Kendisine Bir İnek Alır.
Sonra, Yaptıklarından Pişman Olur ve Hiç Olmazsa İyi BirŞey Yapmış Olmak İçin
Bunu Hacı Bektaş Veli'nin Dergâhına Kurban Olarak Bağışlamak İster.
O Zamanlar Dergâhlar Aynı Zamanda Aşevi İslevi Görüyordu.
Durumu Hacı Bektaş Veli'ye Anlatır ve Hacı Bektaş-ı Veli " Helal Değildir." diye Bu Kurbanı Geri Çevirir.
Bunun Üzerine Adam Mevlevi Dergâhına Gider ve Aynı  Durumu Mevlana'ya Anlatır Mevlana İse Bu  Hediyeyi Kabûl Eder.
Adam Aynı Şeyi Hacı Bektaş-ı Veli'ye de Anlattığını Ama  Onun Bunu Kabul Etmemiş Olduğunu Söyler ve Mevlana'ya
Bunun Sebebini Sorar.

Mevlana Şöyle der:
Biz Bir Karga İsek Hacı Bektaş-ı Veli Bir Şahin Gibidir.
Öyle Her Leşe Konmaz. O Yüzden Senin Bu Hediyeni Biz Kabûl Ederiz Ama O
Kabûl Etmeyebilir.

Adam Üşenmez Kalkar Hacı Bektaş-ı Veli'nin Dergâhı'na Gider ve Hacı Bektaş-ı Veli'ye ;
Mevlana'nın Kurbanı Kabûl Ettiğini Söyleyip Bunun Sebebini Bir de Hacı Bektaş-ı Veli'ye Sorar.

Haci Bektaş İse Şöyle der:
" Bizim Gönlümüz Bir Su Birikintisi İse Mevlana'nın Gönlü Okyanus Gibidir.
Bu Yüzden, Bir Damlayla Bizim Gönlümüz Kirlenebilir
Ama Onun Engin Gönlü Kirlenmez.
Bu Sebepten Dolayı O Senin Hediyeni Kabûl Etmiştir. "